Mülteci Ailelerin Karşılaştıkları Bir Risk Olarak "Bağımlılık"

İnsanın hayatında kıymet verdiği değerlerden biri, yaşadığı mekân ve kişilerle kurmuş olduğu bağlardır. Göç ise insan ile mekân arasındaki bağı etkileyen önemli faktörlerden biridir (Ekici ve Tuncel, 2015).

Göç, bireylerin yaşadıkları topraklardan, alıştıkları sosyal yapıdan, sahip oldukları ekonomik olanaklardan uzaklaşarak veya uzaklaştırılarak farklı yerleşim yerlerine gitme süreçleridir (Toros, 2008).

Göç olgusundan aile üyeleri içinde en çok etkilenenlerden biri şüphesiz çocuklardır. Hijyenik koşulların sağlanamaması, tıbbi destek alamama, dil engeli ile karşılaşma, eğitim haklarından yararlanamama, sosyal olarak dışlanma, kültürel uyum sorunları ve ruhsal sorunlar yaşama, şiddet, cinsel taciz gibi pek çok sorunla karşılaşmaktadırlar (IOM- Göçmen Çocuk Raporu, 2012). Bunun yanı sıra korunma eksikliği yaşayabilmekte ve güvensiz bir ev ortamında büyüyebilmektedirler. Ekonomik durumları iyi olmayan göçmen ailelerin çoğu, çocuklarını zorunlu olduğu kadar okutmakta, ardından ekonomik olarak aileye destek olmalarını beklemektedirler. Çocukların kötü çalışma koşulları içinde günün önemli bir kısmını ailelerinin kontrolünden uzakta geçirmeleri ve zararlı alışkanlıkları olan kişilerle temasa geçmeleri sonucunda suça itilme riskleri de artmaktadır (Avcı, 2009). Hırsızlık gibi yüz kızartıcı suçlara bulaşma (Akt. Baş ve ark., 2017), antisosyal davranışlarda bulunma (Şener ve Ocakçı, 2014), uyuşturucu kullanımı ve ticaretinde bulunma (Bokhari, 2008) gibi durumlar gözlenebilmektedir.

Ailece yapılan zorunlu göçlerde, ailelerin dağılma tehlikesi yaşamaları, sürdürdükleri sosyal bağlarının azalması, kronik stres ve depresyon gibi ruhsal sorunların görülmesi önemli sorunlar arasındadır (Baş, Molu, Tuna ve Baş, 2017). Aileler, göçün yol açtığı çevresel sorunlara çözüm ararken, kendi içlerinde yaşadıkları bunalımlı süreçleri fark etmeyebilirler. Aile içi bağların zayıflaması ise ailede yaşayan bütün bireyler için bağımlılık açısından risk oluşturmaktadır. Yapılan bir araştırmada maddeye bağımlılığı olan bireylerin %27,5'i aileleriyle anlaşamadıklarını, %34,9'u ise ailelerinin kendilerini anlamadığını belirtmişlerdir (Akt. Avcı, 2009). Mültecilerde madde kullanım bozukluklarının yaygınlığını araştıran az sayıda çalışma olmasına rağmen, bağımlılıkla ilgili literatürün önemli bir kısmında, mültecilik deneyiminin bireyleri madde kullanım bozukluklarına yatkın hale getirebilen risk faktörlerinden olduğu ileri sürülmektedir (Akt. Posselt, Galletly, de Crespigny, & Procter, 2014; Brune, Haasen, Yagdiran, & Bustos, 2003; Sowey, 2005; Westermeyer, 1993). Aile içi işlevlerin yetersiz olduğu hanelerde yetişen bireylerin uyuşturucu madde kullanımının daha yaygın olduğu gözlenmektedir (Ögel, 2002). Benzer şekilde, erken yaşlarda başlayan alkol kullanımının da zamanla alkol bağımlılığına; bağımlılığın yol açabileceği fizyolojik ve psikolojik sağlık sorunlarına dönüşmesi olasıdır (Onar, Odabaş ve Canbolat, 2021).

2010 yılında yayımlanan bir araştırma bulgularına göre, Kenya ve Gine'deki mülteci kamplarında en çok kullanılan maddenin alkol olduğu paylaşılmıştır (Streel ve Schilperoord, 2010). Alkolü khat, marihuana gibi maddelerin kullanımı takip etmektedir. Bu kamplardaki bazı mülteci ailelerin alkol-madde teminini bir geçim kaynağı olarak sürdürdüğü de gözlemler arasındadır. Araştırmaya katılan bireyler, yoğun alkol veya uyuşturucu kullanımından kaynaklanan şiddete eğilim ve çeşitli ruhsal sorunlar yaşadıklarını beyan etmişlerdir (Streel ve Schilperoord, 2010). Bu durum toplumları da tehdit eden bir halk sağlığı problemi olarak karşımıza çıkmaktadır. Bu nedenle mülteci ailelerde toplumsal uyum problemi yaşayan bireylerin psikolojik ve sosyal açıdan desteklenmesi, olası bağımlılıkların önüne geçilmesinde ya da var olan sorunların giderilmesinde önem kazanmaktadır (Baş ve ark., 2017).

Yeşilay Danışmanlık Merkezlerinde bağımlılık sorunu veya bağımlılık riski olan yabancı uyruklu bireyler ile ailelerine yönelik psikososyal destek hizmeti sağlanmaktadır.

Şeyma Ebru Varıcıer
Uzman Klinik Psikolog

KAYNAKÇA

  • Avcı, M. (2009). Çocuk suçluluğunun toplumsal nedenleri (Erzurum ili örneği). (Yayınlanmamış Doktora Tezi). Atatürk Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, Erzurum.
  • Beşer, A.(2012). Göç, kültür ve sağlık ilişkisi. Kültürlerarası Hemşirelik, 1, 57-71.
  • Bokhari, F. (2008). Falling through the gaps: Safeguarding children trafficked into the UK. Children & Society22(3), 201-211.
  • Demir, G. (1996). Göç nedenleri ve göç edenlerin beklentilerindeki gerçekleşme durumu. II. Ulusal Sosyoloji Kongresi, 20-22 Kasım 1996, Ankara, Türkiye. Kongre Özet Kitabı, 85-93.
  • Ekici, S. ve Tuncel, G. (2015). Göç ve insan. Birey ve Toplum Sosyal Bilimler Dergisi5(1), 9-22.
  • IOM. (2012). Göçmen Çocuk Raporu, Türkiye'de Göçmen Çocukların Profili, Sosyal Politika Ve Sosyal Hizmet Önerileri Hızlı Değerlendirme Araştırması.
  • Onar, G., Odabaş, İ. S., & Canbolat, Z. (2021). Adolesan döneminin psikolojik profili, sorunları ve koruyucu sağlık hizmetleri. Turkey Health Literacy Journal2(1), 52-66.
  • Ögel, K. (2002). Türkiye'de madde bağımlılığı. İstanbul: IQ Kültür Sanat Yayıncılık İstanbul.
  • Posselt, M., Galletly, C., de Crespigny, C., & Procter, N. (2014). Mental health and drug and alcohol comorbidity in young people of refugee background: a review of the literature. Mental Health and Substance Use7(1), 19-30.
  • Streel, E., & Schilperoord, M. (2010). Perspectives on alcohol and substance abuse in refugee settings: lessons from the field. Intervention8(3), 268-275.
  • Şener, D.K. ve Ocakçı, A.F. (2014). Yoksulluğun çocuk sağlığı üzerine çok boyutlu etkileri. Ankara Sağlık Hizmetleri Dergisi, 13(1), 57-68.
  • Toros, A. (2008). Sorunlu Bölgelerde Göç. Ankara: Global Strateji Enstitüsü.

PAYLAŞ