Yeni Nesil Kuşaklar ve Onları Bekleyen Tehlike: İnternet

Son yüzyılda dünya düzeni hızla gelişiyor ve çeşitli değişimler yaşanıyor. Bu değişimlere bağlı olarak insanlık, 24 saat içerisinde çeşitli gelişmelere şahitlik etmektedir. Buna bağlı olarak toplumda uyuşmazlık ve çatışmalar yaşanabiliyor. Örneğin popüler olan yeni nesil telefon isteyen ergen bir birey, buna gerek olmadığını düşünen bir babayla anlaşmazlık yaşayabilmektedir. Kuşaklar arası fark bu şekilde açılmaktadır. Bilim insanları on beş farklı kuşağın var olduğunu belirtirken hâlâ hayatta olan altı kuşağın olduğunu varsaymaktadır. Hâlâ hayatta olan kuşakların başlangıcı 1925 olarak kabul edilir. İlk kuşak Sessiz Kuşak (1925-1945), Bebek Patlaması Kuşağı (1946-1964), ardından X Kuşağı (1965-79), Y Kuşağı (1980-95), Z Kuşağı (1996-2010) ve Alfa Kuşağı (2010-25) şeklinde devam etmektedir. Devamında gelecek olan kuşaklara ise Beta, Gama ve Delta isimlerinin verileceği öngörülmektedir.  

İnternet bağımlılığı tanımını ilk ortaya atan ve ilk tanı ölçütlerini oluşturan Dr. Kimberly Young'a göre internet bağımlıları çeşitli dürtü kontrol bozukluğu belirtileri göstermekte ve diğer bağımlılıklarda olduğu gibi beyni olumsuz etkilediğini belirtmektedir (1996). Bu dönemde internet ve bilgisayar oyunlarının sosyal, iş ve akademik hayatı olumsuz etkileyebileceği konusu önemsenmiş ve araştırma konusu hâline gelmiştir. Dünya Sağlık Örgütü (DSÖ), 2018 yılında oyun bağımlılığını resmen hastalık olarak tanımlamıştır. Bunun sebebi internet temelli kullanımları arttıkça kişide fiziksel, ruhsal ve sosyal sorunların ortaya çıkmasıdır. Sosyal ortamlarda kendini değersiz hisseden bir birey, sanal ortamda öz güveni yüksek, sevildiğini ve iyi olduğunu hisseden birine dönüşebilmektedir. İnternet kullanıcılarının önemli bir kısmı, ruh hâlini değiştirmek için sanal ortamı tercih etmektedir. Yoğun kullanım boyun, sırt ağrısı, göz, el, parmak, kol gibi fiziksel rahatsızlıklara da yol açmaktadır.

Teknoloji kuşağının fiziksel sınırları kalkmış durumda, birbirlerine erişimleri oldukça kolay ve hayatları oldukça benzer; aynı filmi izleyebiliyor, aynı oyunu oynayabiliyor ve aynı müziği dinleyebiliyorlar. Önümüzdeki 5 yıl içinde alfa kuşağının diğer kuşaktaki kişilerin sayısını geçeceği öngörülmektedir. Bu durum ortak teknoloji kültürünün oluşması ve teknoloji bağımlılığının yaygınlaşacağı ihtimalini artırmaktadır. Z kuşağını takip eden Alfa kuşağının alfabenin ilk harfi yerine Alfa olarak isimlendirilmesinin sebebi, kurulan düzenin önceki düzen gibi olmayacağı, teknoloji çağının getirdiği yenilikler ve gelen yeni yüzyıl olarak açıklanmaktadır. Yeni neslin ekran süresinin artacağı, dikkat süresinin kısalacağı, sosyal becerilerinin azalacağı buna karşın dijital okuryazarlıklarının artacağı tahmin edilmektedir. Asosyal davranışların artması, sosyal ilişkilerin azalması ve kişiler arası iletişimsizlik anlamına gelmektedir. Bilginin artmasına karşılık kısalan dikkat süresinin öğrenmeyi zorlaştıracağı öngörüsünde bulunmak mümkündür.     

1985 yılında piyasaya sürülen radyo teknolojisinin 38 yılda 50 milyon kullanıcıya ulaşması bir başarı olarak nitelendirilebilir. Ancak günümüzde sosyal medya ya da mobil uygulamalarda kullanıma sürülen video ya da oyunlar birkaç gün içinde milyonlarca insana ulaşmaktadır. Bu bir başarı değil, salgın olarak nitelendirilebilir. Yeni neslin 5G teknolojisi, yapay zekâ, otonom araçlar, sosyal medya, pratik teknolojik cihazlar ile büyük oranda zaman geçireceği ve yaşamını buna göre düzenleyeceği gerçeği yadsınamaz. Toplum ve yeni neslin teknolojiden uzak durması istenen bir durum olmamakla birlikte kontrollü ve sınırlı kullanımın önemi büyüktür. 5G ve yapay zekâ teknolojisi bilgi üretimini hızlandırmakta, kısa sürede önemli atılımlar ve gelişmelere aracı olmaktadır. Öte yandan hız, ulaşılabilirlik ve yapay zekâ kötüye kullanım yolunu da açmaktadır.

Yukarıda bahsi geçen tehlikenin ve risk altında olan kuşakların varlığı, değişen aile yapısı ve ebeveyn yaklaşımları riski artıran etkenlerdendir. Günümüzde geleneksel aile yapısı –bir arada yaşayan ve akrabalık bağlarının önemsendiği aile yapısı– azalırken kent aile yapısı –bireysel ve bir arada olmayan aile yapısı– yaygınlaşmaktadır. Kent tipi aile yapısında ailelerin bireyselleştiğini, çocuklarının üzerindeki kontrollerinin azaldığını görmekteyiz. Araştırmalar, ebeveynlerde de ekran bağımlılığının geliştiğini ve bu durumun ebeveyn-çocuk ilişkisine olumsuz yansıdığını, çocukların fiziksel ve aynı zamanda psikososyal gelişimini olumsuz etkilediğini göstermektedir. Ebeveyn-çocuk iletişiminin kesintiye uğraması veya hiç olmamasının uzun vadede davranış bozukluğuna sebep olduğu bilinmektedir. Yapılan araştırmalar, ebeveyni tarafından ihmal edilen çocukların ileriki yaşlarda sosyal beceri ve duygusal gelişimlerinde gerilediklerini, akranları ile iletişim kurmada zorluk yaşadıklarını göstermektedir. Bahsi geçen kuşaklarla beraber yaşayan bütün kuşakların risk altında olduğunu söylemek mümkündür. Bütün kuşaklar risk altındayken son nesil, iki kat risk altındadır. Sosyal öğrenme kuramına göre insanlar davranışları gözlemleyerek o davranışı benimser ve nihayetinde öğrenirler. Buna göre zararlı alışkanlıklar da öğrenilebilir. Rol model kabul edilen ebeveynlerin çocuklarının ekrana bağımlı hâle gelmesine zemin hazırladığı gerçeği göz ardı edilmemelidir.

Ne yapmalı? Teknolojiyi eğlence aracı olarak kullanmayı azaltmak, kontrollü ve sağlıklı düzeyde kullanmak faydalı olabilir. Devasa içerikler barındıran bu ortamda güvenli internet kullanımı hayati öneme sahiptir. Günümüzde internet bağlantılı çeşitli uygulamalar kullanılmakta ve insanlar tereddüt etmeden kişisel bilgilerini bu uygulamalarda kayıt altına alabilmektedir. Kişisel bilgilerin rastgele uygulamalarda kayıt altına alınması oldukça risklidir. Güvenilir uygulamaların kullanılması ve kişisel bilgilerin kayıt altına alınması konusu dikkate alınmalıdır. Programlı bir yaşam tarzını benimsemek sağlıklı yaşam için gereklidir. Teknolojik cihazlar, gerekli hâllerde ve ihtiyaç süresince kullanılmalıdır; kullanım sınırlandırılmalı ve uzun süreli olmamalıdır. Yoğun, sınırsız ve kontrolsüz kullanım, bağımlılık geliştirme riski barındırmaktadır. Günlük egzersizler yapmak, eğitim hayatını sürdürmek, okumak, seyahate çıkmak, sosyal aktivitelerde bulunmanın fiziksel ve ruhsal sağlığı koruduğu bilinmektedir. Zorlu durumlarla baş etmek için bağımlılık alanında uzman bir ekipten destek almak en iyi yol olacaktır. Yeşilay Danışmanlık Merkezleri (YEDAM) zorlukları aşmak için etkili bir alternatiftir. YEDAM uzmanları yaşanan zorlukları kapsamlı ve çok yönlü (psikolojik ve sosyal yönden) ele alarak aynı kapsamda bir müdahale programı geliştirmektedir. Buradaki amaç, birey ile beraber problemlerin sebeplerini bulmak ve bu sorunları birlikte çözmektir. Uzun vadede hedef, kalıcı sağlıklı yaşamdır.

Halis KEVE - Sosyal Hizmet Uzmanı

Kaynakça

Aslan, K. (2002). DEĞİŞEN TOPLUMDA AİLE VE ÇOCUK EĞİTİMİNDE SORUNLAR. Ege Eğitim Dergisi, 1(2).

Çetinkaya, K. (2021). X, Y, Z Kuşağı, TUBİTAK, Nisan Ayı Sayısı.

Aydın, G. Öztürk, R. Ebeveynlerde Ekran Bağımlılığı.

Mustafaoğlu, R. Zirek, E. Yasacı, Z. Özdinçler, A. R. (2018) Dijital Teknoloji Kullanımının Çocukların Gelişim ve Sağlığı Üzerine Olumsuz Etkileri, ADDICTA.

Arısoy, Ö. (2009). İnternet Bağımlılığı ve Tedavisi, Psikiyatride Güncel Yaklaşımlar, Abant İzzet Baysal Üniversitesi Tıp Fakültesi Psikiyatri ABD.

Ögel, K. (2017). Bağımlılık ve Tedavisi Temel Kitabı, IQ Kültür Sanat Yayıncılık.

PAYLAŞ