Bağımlılıkta kontrol odağının yeri ve önemi

Bağımlı bireyler bağımlı olmayan bireylere oranla daha fazla psikopatoloji geliştirir ve bağımlılıkları eş tanılarla ilerler. Bu durum yıllardır süregelen araştırmaların ve klinik örneklem de karşılaşılan bağımlı profilinin bize sunmuş olduğu bir gerçektir. Bağımlılığa yol açan pek çok etmen vardır, bunda bireyin yaşadığı çevre, arkadaş grubu, toplumda ki rolü gibi bir takım sebepler etkili olurken bireyin kişilik özellikleri, hayata bakış açısı, düşünce biçimleri ve düşünce kalıpları da son derece etkili olmaktadır.

Konuya biraz daha eğilecek olursak örneğin sosyal fobisi olan kişiler toplum önünde daha rahat olmak ve kaygılarını azaltmak için alkole başvururlar, depresyonu olan bir bireyler rahatlamak sıkıntılarını azaltmak için alkole ya da maddeye başvurabilirler ve potansiyel birer bağımlı haline gelebilirler. Böylece kontrol odağı bağımlılık oranında etkin rol oynar.

Kontrol odağı kavramı Rotter'in sosyal öğrenme teorisine dayanır. Genel haliyle bir bireyin yaşamı nasıl algıladığı,  gelişen olaylara nasıl anlamlar yüklediği ve bunları nasıl yorumladığıyla ilişkilidir, bireyin kişilik yapısı hayata karşı nasıl bir kontrol odağı geliştireceğini belirleyen ana unsurdur.

Bireyleri iç kontrol odaklı ve dış kontrol odaklı bireyler olarak ikiye ayırabiliriz. İç kontrol odağına sahip bireyler sorumluluklarını üstlenen bireylerdir. Yaşamlarında karşılaştıkları olaylara karşı içsel bir atıfta bulunurlar ve bu olayların kendi hata ya da eksikliklerinden de kaynaklanabileceğini mantıklı ve çarpıtmaya uğratmadan algılarlar. Dış kontrol odağına sahip bireylerde bu durumun aksine olayların kendi kontrollerinden ziyade şansa bağlı olduğunu, başka bireylerin etkili olduğunu ya da zor olduğunu söylerler.

Bilindiği üzere bağımlılıkta en çok kullanılan savunma mekanizmaları rasyonalizasyon, projeksiyon ve inkardır. Bu savunma mekanizmaları bilinçaltındaki malzemenin bilinçli hale gelmesine ve kişide kaygı oluşmasına engel olmak için kullanılan ancak ana problemi çözemeyen mekanizmalardır. Dış kontrol odağına sahip bireylerin bu savunma mekanizmalarını daha çok kullandığı bilinen bir gerçektir.

Konuyla ilgili yapılan araştırmalar da iç kontrol odağına sahip bireylerin hem bağımlılık için dış kontrol odaklılara oranla daha az risk teşkil ettiği, hem de iç kontrol odaklı bağımlı bireylerin remisyon döneminin daha uzun ve başarılı olduğunu ortaya koymuştur.

Sonuç olarak kontrol odağı içsel olan bireyler problemlere daha yapıcı şekilde yaklaşan, sosyal ortamlarda gereken becerileri daha gelişkin olan, eylemlerinin sorumluluklarını üstlenme konusunda daha istekli olan bireylerdir, dışsal kontrol odaklı bireyler olayları kontrol edebileceğine olan inançları içsel kontrol odaklılara göre daha zayıf olan, bu yüzden öğrenilmiş çaresizliği yaşamaya daha meyilli sorumluluklarını üstlenmeyen bireylerdir ve bu bireyler sorunlarından ve eylemlerinin sonuçlarından kaçınmak ve bastırmak için alkol ve maddeye içsel kontrol odaklı bireylere oranla daha çok başvururlar.

Psk. Fatihcan Öncü

Kaynaklar:

Pektaş Ö., Mırsal H., Kalyoncu A., Tan D, Beyazyürek M., Remisyondaki Alkol Bağımlılarında Kontrol Odağı.

Karaırmak Ö., Psikolojik Sağlamlılık, Risk Faktörleri ve Koruyucu Faktörler

PAYLAŞ